8 Şubat 2010 Pazartesi

Doğru Eş Seçimi

Soru: Mehtap Hanım merhaba…26 yaşında bekar bir erkeğim. Evlenme konusunda kafam karışık. Doğru eş seçmek için nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda bir şeyler yazar mısınız? Evlendikten sonra pişmanlık yaşamak istemiyorum. Bazı arkadaşlarım var. Evleneli birkaç yıl olmasına rağmen resmen acaip pişmanlar. Onların durumuna düşmek istemiyorum. Bu arada yazılarınızı çok anlaşılır ve dolandırmadan yazıyorsunuz. Çok teşekkürler. Eş seçimi konusunda neler yazacağınızı merak ediyorum doğrusu. İyi çalışmalar.

Cevap: İnsanın bilinçaltı yapısı ve psikoloji çok karmaşık bir sistem. Özellikle de psikoloji disiplini için üretilen teorileri sormayın gitsin! Anlaşılır olması, okuyan herkesin ne dediğimi kolaylıkla anlaması için, temel psikoloji kaidelerini ve bunların yaşamınıza yansıyan şeklini elimden geldiğince sade bir dille, hatta günlük konuşma diliyle yazmaya gayret ediyorum. Maksat okuyan herkes anlasın. Söylenmiş, hayatı kolaylaştırıcı bir şeyler varsa, rahatlıkla yaşamlarınızda uygulanabilsin diye. Dikkatinizi çekmesine sevindim.

Evli olabilmek, evlilikte doğru eş olabilmek için birçok kriter var bence. Ama yazmakla bitmez. Bu bölümde aklıma ilk gelenleri sıralayayım dilerseniz. Nasılsa çeşitli sorularla, yeni yazılar yazma fırsatı doğuyor.

Öncelikle seçeceğiniz eşi, siz mi seçtiniz; yoksa, siz onu seçtim zannederken, aslında o mu sizi seçti konusunda çok dikkatli olun sevgili okurlar! Çünkü birçok evlilikte insanlar eşlerini seçtiklerini zannederler. Ama aslında seçilen kendileridir de haberleri bile yoktur. Şimdi diyeceksiniz ki seçmekle seçilmek arasında ne fark var ki? Bilinçaltı süreçler açısından fark var. Seçtiğinizde; kendi iç dinamikleriniz ve kendi kişisel ihtiyaçlarınıza karşılık gelen bir insanı bularak, daha verimli bir ilişki yaşama şansınız var. Ama sizi seçen kişi, yaşam dinamikleri açısından yeterli değilse, sizi görünürdeki bazı özelliklerinizden dolayı içine sindirmiştir. Görünürdeki bazı yeterli olduğu düşünülen özellikleriniz, zamanla o kişiye yetmemeye başlayabilir. Yani iç dinamiklerden yola çıkılarak değil de, zamanın ihtiyaçlarına göre seçilmiş bir insan olursunuz. Kişinin zamana bağlı ihtiyaçlarının değişmesi durumunda…!
…hadi hepimizin bildiği bir örneği yeri gelmişken yapıştıralım! Adam zamanında fakirdir. Mahalleden sevdiği kızı alamamıştır(!) (Almak diyorum dikkat ederseniz! Çünkü iç dinamik ve iç ihtiyaç yok! Zamanın ihtiyacı ile hareket ediyor ya malum)… parasının ve gücünün yettiği, durumuna göre kendisine verilen kızı alır. Ama içinde geri dönülmez bir hınç da oluşmuştur. “Göreceksiniz!” diyordur içinden… “İlerde çok zengin olup hepinizden bunun hesabını soracağım!”
…nitekim zamanla zengin olur da! Önce arabasını… sonra karısını değiştirmeye kalkar! Tam da bu nedenle demez mi Anadolu insanı “Bir erkeğin iki kaşığı varsa birini kıracaksın!”
Maalesef tamamen günün şartlarına göre hareket eden cahil insanın önünü kesmek için üretilmiş bir atasözüdür bu!
Oysa…!
Oysa… erkeğin iki kaşığı varsa birini kırmaya gerek yok! Çünkü sevgi dolu, birbirini kayıran, birbirini gözeten, birbirine gelecek en ufak bir zarardan dolayı kendisini çok üzgün hisseden, kaliteli ilişkiler yaşayan erkek ve kadınlar için böyle bir ilke yoktur! Kadın, erkeğin ikinci kaşığı oldu diye birincisini kırmaz sevgili okurlar! Hatta “evde zaten bir tane var… acaba ikinciyi almaya çalışırken eşim fazladan yorulur mu?” diye düşünüp üzülür. Ve eşine: “Kocacığım, elimizde olan kaşık bize yetiyor… nolur kendini fazla yorma… bizim için kaşık değil, sen önemlisin!” der.
Bunu söyleyen… kendisini koruyup gözeten, yorulmaması için çabalayan bir kadının üzerine… adam tirilyonlar kazansa gidip ikinci bir eş alır mı?
Almaz elbet!...
Türk filmi gibi oldu örnek… ama maalesef böyle.
Demek ki; iç dinamikleri doğru belirleyip, zamanın ihtiyaçlarından sıyrılmış bir pozisyonda, sizin genel geçer ilkelerinize, yaşam şeklinize, hayata bakış açınıza uygun bir eş seçmeniz çok etkili bir eş seçimi olacaktır.
Hepinizin bu tip olaylardan rahatsız olmaya başladığınızı, yorumlarınızdan da anlamak kolay! Eski sevgiliye yeni atıflar yapılıp duruluyor malum!
İnsan “kimi”, “neden” seçtiğini bilmiyorsa elbette zamanla kafası karışır! Elindekinin kıymetini bilmez! Başkasının elindeki lokma ona daha lezzetli görünür.
Kendisini iyi tanıyan…
…hayattan neler beklediğini iyi bilen
…hayattaki varoluş gerekçelerini zihnine iyice yerleştiren
ilerde ne istediğini, neyi kesinlikle istemediğini güzelce ayırt etmiş olabilen insanlar için, seçtiği eşten pişman olmak söz konusu bile olamaz.
Haa bu söylediklerim aranızda hiç minik kırgınlıklar olmayacak, her şey güllük gülistanlık olacak anlamına gelmiyor. İnsanın günlük yaşamında, arada sırada minik sıkıntılar yaşayıp, bu sıkıntıdan kurtulmak için yöntemler denemesi, eşiyle yeniden güzel bir periyod yakalaması ayrıdır… o kişiyle evlendiğine çookkk pişman olması başkadır!
Aslında… aslında ne düşünüyorum bazen biliyor musunuz?
Araba alır gibi eş seçin bence! Cidden…!
Aile terapisi yapıyorum yıllardır. Dikkatimi çekiyor… ilginçtir…! insanlar araba alırken daha dikkatli davranıyor. Araştırıyor… bilenlere soruyor. Performansına bakıyor. Arabayı satan yetkili servislere hiç erinmeden gidip arabanın inciğini boncuğunu soruşturuyor. “Aman canımmm… bizim zamanımızda servis mi varmış!” demiyor.
En önemlisi ve çok süper olan davranışları, arabayla her ne yapmak istiyorsa onu belirliyor; tamamen kendi kişisel ihtiyaçlarına göre araç alıyor!
İşte temel ilke bu! Kişi, yük taşıyacaksa gidip de son model üstü açık spor araba almıyor sevgili okurlar! Eşyasını, yükünü taşıyabilecek türdeki arabalardan alıyor! Parası olsa da sadece ihtiyacına göre olan arabayı alıyor.
Arada sırada hafta sonları ailesiyle gezmeye gitmek için alacaksa, öyle aşırı abartılı modellere bakmıyor! Genel anlamda kendi aile ihtiyaçlarına karşılık gelecek, ayaklarını yerden kesecek bir aracı seçiyor. Veya işi gereği klasına uygun birini alıyor.
İnsanlar araba alırlarken bile, “neye ihtiyaç hissediyorlarsa ona göre” araba alıyorlar. Ama maalesef ve ne kadar acı bir durum ki, eş seçerken, nasıl bir insana ihtiyaçları olduğunu, kiminle daha mutlu olabileceklerini hesaba katmadan evlenip gidiyorlar. Üstelik de “kafanız çok karışıksa bir uzmana gidin, önce kendinizi tanıyın ve seçtiğiniz kişiyle uyumlu bir evlilik olup olmayacağını konuşun” desek “Yaa tabii tabii…! ne gerek var canım… bizim zamanımızda psikolog mu vardı?” diyorlar.
Ama aynı insanlar, arabalarından ses gelse koştur koştur sanayiye veya servise gidip neyin yolunda gitmediğine baktırıyorlar. Üstelik de “bizim zamanımızda servis mi vardı?” demeden.
Pişmanlık duygusunu en çok kim yaşar biliyor musunuz?
Yıllar sonra hata yaptığını fark edenler…!
… yıllar sonra hata yaptığını kimler fark eder?
…yıllar sonrasına geçiş yapacak olan “bu günkü” duygularının ve iç ihtiyaçlarının farkında olmayanlar…!
Konu önemli… yazacaklarım bunlarla sınırlı değil… devamı gelecek…
Şimdilik… sevgiyle kalın…

Mehtap KAYAOĞLU (Danışman Psikolog&Psikoterapist)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder